Dudağım yamuk nasıl düzelir ?

Sevval

New member
Katılım
8 Mar 2024
Mesajlar
322
Puanları
0
Bir Akşamın Aynasında Başlayan Hikâye

Bir akşam aynanın karşısında duruyordum. Işığın eğik vurduğu bir anda fark ettim: Dudağım hafifçe yamuktu. Belki de hep öyleydi, ama ben ilk kez bu kadar dikkat ediyordum. O an bir şey koptu içimde — sanki yansımamla arama görünmez bir mesafe girmişti. O günden sonra her tebessümde, her fotoğrafta, her konuşmada aklımın bir köşesinde o küçük eğrilik vardı.

Toplumsal Aynalar ve Estetik Takıntılar

Dudağımın şekliyle ilgilenmeye başlamam sadece kişisel bir mesele değildi. Fark ettim ki hepimiz bir şekilde toplumsal aynalarda kendimize bakıyorduk. Reklamlarda kusursuz gülüşler, dizilerde simetrik yüzler, sosyal medyada filtrelerle düzleştirilmiş dudaklar… Hepsi birer “normal” tanımı inşa etmişti. Oysa tarih boyunca güzellik anlayışı hep değişmişti: Antik Yunan’da simetri tanrısal sayılırken, Orta Çağ’da asimetri ruhun derinliğini temsil ederdi. Belki de benim dudağımın eğriliği, yüzümdeki hikâyenin bir parçasıydı.

Ama yine de insanın iç sesi bazen tarihten güçlü olur. “Ya herkes fark ederse?” “Ya biri alay ederse?” İşte o noktada sahneye iki kişi çıktı: erkek kardeşim Baran ve yakın arkadaşım Elif.

Baran: Çözümün Mühendisliği

Baran, her zamanki gibi konuya stratejik yaklaştı.

— “Bak,” dedi, “dudak simetrisi yüz kaslarıyla ilgilidir. Muhtemelen mimik alışkanlığından kaynaklanıyor. Ayna karşısında kas çalışması yaparsan düzelir.”

Birkaç YouTube videosu açtı; yüz egzersizleri, kas gevşetme teknikleri, nöromusküler denge… O anlatırken ben hâlâ aynada o eğriliğe takılıyordum.

— “Baran,” dedim, “ya bu sadece fiziksel bir şey değilse?”

— “O zaman psikolojik kısmını da çözeriz,” dedi. “Strateji aynı: sorun → analiz → çözüm.”

Onun yaklaşımı bana güven verdi ama bir yandan da eksikti. Çünkü insan sadece düzeltmekle iyileşmiyordu; bazen kabul etmek gerekiyordu.

Elif: Empatinin Sessiz Gücü

Ertesi gün Elif’le buluştuk. Hikâyeyi anlatırken o sadece dinledi. Gözlerini kısmadan, yargılamadan. Sonra sakin bir sesle,

— “Belki de dudağının eğriliği, hep gülümsemek zorunda kaldığın anlardan kalmıştır,” dedi.

Bu cümle beynime kazındı. Çünkü ilk defa biri fiziksel bir duruma duygusal bir anlam katmıştı.

Elif devam etti:

— “Düşünsene, her gülüş bir hikâyedir. Belki senin gülüşün biraz yamuk ama çok daha gerçek.”

O an fark ettim ki Baran haklıydı, beden düzeltilebilirdi; ama Elif de haklıydı, ruhun da dengelenmesi gerekiyordu.

Bir Adım Geri, Bir Yüzyıl Derin

O günün akşamı araştırmaya başladım. Antropolog Margaret Mead’in çalışmalarına göre, farklı kültürlerde yüz asimetrisi bazen kişisel cazibenin bir göstergesi sayılmıştı. Japon estetik felsefesi wabi-sabi, kusurlu güzelliği yüceltirdi. Leonardo da Vinci bile insan yüzündeki asimetriyi “doğanın mizahı” olarak tanımlamıştı.

Bu bilgi parçaları, kendi içimdeki sesi yumuşattı. Dudağımın yamukluğu artık bir kusur değil, bir iz gibiydi. Yılların, gülüşlerin, endişelerin izi. Belki de yüzümün, yaşadığım hayatla barıştığı noktasıydı.

Yeni Bir Bakış: Güzelliğin Anatomisi

Yine de Baran’ın önerilerini uygulamaya başladım:

– Dudak egzersizleri,

– Nefes çalışmaları,

– Aynada konuşma pratiği.

Fakat bunları artık kendimi düzeltmek için değil, yüzümle yeniden bağ kurmak için yapıyordum. Elif’in sözleri aklımda yankılanıyordu:

— “Belki de yamukluğun, seni diğerlerinden ayıran sessiz bir imzadır.”

O günden sonra her fotoğrafta dudağımın eğriliğine baktım, ama bu kez “kusur” değil, “karakter” gördüm.

Toplumsal Baskılardan Öz-Kabule

Bu hikâyeyi foruma yazmamın nedeni, belki birinin şu anda aynı soruyu aratıyor olmasıdır: “Dudağım yamuk, nasıl düzelir?”

Cevap belki şudur: önce aynaya değil, kendine bak. Çünkü bazen düzeltmek istediğimiz şey aslında kabul etmekten korktuğumuz parçadır.

Modern dünyada “düzgün” olmak, çoğu zaman “uyum sağlamak” anlamına geliyor. Ama gerçek güzellik, kendi hikâyemizle uyumlu olmaktır. Tarih bize bunu söylüyor; felsefe bunu kanıtlıyor. Estetik sadece oran meselesi değildir, bir ruh hali meselesidir.

Son Söz: Aynadaki İnsan

Şimdi aynanın karşısına geçtiğimde, dudağımın eğriliğine bakıyorum. Hâlâ orada. Ama ben artık başka biriyim. Çünkü düzeltmeye çalıştığım şey, aslında kendi algımdı.

Forumdaki herkese sormak isterim:

Bir kusurun seni tanımlamasına izin verir misin, yoksa onunla yeni bir tanım mı yaparsın?

Ve belki de asıl soru şu:

Gülüşün mü seni güzelleştirir, yoksa kabulün mü?

Her yüz, bir hikâyedir. Benim hikâyem biraz yamuk, ama sahici. Ve belki de bu yüzden, tam da olması gerektiği gibi.
 
Üst