Kuranı Kerim mi Üstün ekmek mi ?

Ese

Global Mod
Global Mod
Katılım
20 Kas 2023
Mesajlar
472
Puanları
0
“Kuran-ı Kerim mi üstün, ekmek mi?” – Doyuranla Yol Gösteren Arasındaki Gerilim

Arkadaşlar, bu başlığı ilk gördüğümde bile içimde bir kıvılcım çaktı. Hepimizin hayatında hem “karnını doyurmak” hem de “ruhun yönünü bulmak” arasında bir denge arayışı yok mu? Kimimiz için iman en büyük doyum kaynağı, kimimiz içinse aç mideyle huzurdan söz etmek boş bir laf. Peki gerçekten hangisi üstün: elimize aldığımız ekmek mi, kalbimize dokunan Kuran mı? Bugün bu konuyu hem verilerle hem insan hikâyeleriyle, hem de farklı bakış açılarını karşı karşıya getirerek tartışmak istiyorum.

Bir köy sabahında başlayan düşünce

Anadolu’nun küçük bir köyünde, yaşlı bir nine sabah namazından sonra tandırda ekmek pişirirken şöyle demişti: “Evladım, iman karnı doyurmaz ama karnı aç olan imanını da zor taşır.” O an bu söz bana sıradan gelmişti, ama yıllar sonra anlamı büyüdü. Çünkü Kuran’ın rehberlik ettiği değerlerin çoğu, açlık ve yoksulluğa karşı toplumsal adaletle ilgilidir. Yani Kuran da “ekmeği” reddetmez, tam tersine paylaşımın kutsallığını vurgular.

Veriler ne diyor? Manevi değerler mi, fiziksel ihtiyaçlar mı öncelikli?

2019 Pew Araştırma Merkezi verilerine göre, dünya genelinde insanların yüzde 63’ü “manevi inançların yaşam anlamı için gerekli olduğunu” söylüyor. Ancak aynı raporda, “yeterli gelir” ve “güvenli gıda” gibi temel ihtiyaçlar karşılanmadığında, dini bağlılığın toplumsal etkisinin azaldığı da belirtiliyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 verilerine göre ise ekonomik stres yaşayan bireylerin yüzde 48’i ibadet ve dua sıklığında azalma bildirmiş. Yani açlık, sadece bedeni değil, inanç pratiğini de zedeliyor.

Kısaca: Kuran rehberliği kalpte, ekmekse midede hüküm sürüyor; biri eksilince diğeri de sarsılıyor.

Bir adamın hikâyesi: İmanla sınanan bir karın

Mersinli Halil amca, 62 yaşında, geçim sıkıntısı içindeyken “Kuran mı ekmek mi?” sorusuyla sınanmıştı. Uzun süre iş bulamamış, evde çocukları aç yatarken “sabır” ayetlerine tutunmuştu. Fakat bir akşam, kızının “Baba, Allah bizi neden aç bırakıyor?” sorusu karşısında gözleri dolmuştu.

Halil amca anlatıyor:

“Bir yanda ‘Allah rızkı verir’ inancı, bir yanda aç bir çocuk... O an anladım ki iman, açlığa tahammül değil; açlığı yenmeye çalışmak demekmiş. Kuran bana susmamayı öğretti.”

Bu hikâye, ekmekle imanın savaşını değil, aslında birbirini tamamlayan iki mücadeleyi gösteriyor. Ekmek için çabalarken imanla yön bulmak, imanla güçlenirken ekmeği paylaşmak...

Erkek bakışı: Pratik, sonuç odaklı bir gerçekçilik

Forumdaki erkeklerin çoğu bu soruya muhtemelen şöyle yaklaşacaktır: “Boş mideyle ayet okunmaz.” Haklılık payı büyük. Erkekler, tarihsel olarak aile geçimini üstlenen taraf olduklarından, “ekmek” onların gözünde kutsal bir emek sembolüdür.

Verilere göre, erkeklerin yüzde 71’i “dinin en çok çalışma ahlakını desteklemesi gerektiğini” düşünüyor (Kaynak: KONDA, 2022). Yani onlar için Kuran’ın değeri, pratik sonuçla ölçülür: işe yarıyor mu, insana güç veriyor mu, üretkenliği artırıyor mu?

Bu bakışta iman, soyut bir huzur değil, sorumluluk duygusunu diri tutan bir motor gibidir. “Kuran bana helali-haramı öğretir, ama ekmek için alın teri gerek” der erkek aklı; pragmatik, net, hesaplı.

Kadın bakışı: Duygusal, topluluk odaklı bir bütünlük

Kadınlar ise genellikle soruya kalple yaklaşır. Onlar için Kuran, “ekmeği paylaşmanın ahlâkı”dır. Empatiyle, toplulukla, sıcak sofrayla ilgilidir.

Kadınların yüzde 65’i (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2021) “inancın aile bağlarını güçlendirdiğini” söylüyor. Bu veri, kadınların Kuran’ı bir “ekmek üretme aracı” değil, “ekmek bölüşme rehberi” olarak gördüğünü düşündürüyor.

Bir annenin duası çoğu zaman “Rabbim çocuğuma rızık ver” diye başlar; yani ekmek duasıdır bu. Ama aynı zamanda “imanla şükreden bir kalp” talebidir. Kadın için Kuran, hem sabır hem bereket öğretisidir.

Kutsal kitap mı, kutsal emek mi?

Burada mesele “Kuran mı ekmek mi?” değil, “hangisini önce koyuyoruz?” sorusu. Bir toplumda açlık varsa, Kuran’ın adalet çağrısı yankı bulmaz. Aynı şekilde, maneviyatsız bir bolluk da vicdanı çoraklaştırır.

Modern dünyada bu denge hızla kayboluyor. Dünya Gıda Programı’na göre 2024’te 783 milyon insan açlık sınırında yaşıyor. Aynı zamanda dijital çağda dini uygulamalara katılım oranı düşüyor. Yani hem “ekmek” hem “iman” krizde.

Bir toplum, ekmeği adaletle bölüştüremiyorsa, Kuran’ın öğütlerini sadece metin olarak okur. Bir toplum, Kuran’ı içselleştirememişse, ekmeği paylaşma erdemini unutup açlık içinde bölünür.

İki dünyanın sentezi: Doyuran inanç, yön veren ekmek

Kuran, “yedirin, doyurun, paylaşın” derken aslında ekmeğin önemini kutsar. “Yetimi gözetmeyeni gördün mü?” ayeti (Maun Suresi, 1-3) bunu net biçimde anlatır. Yani ekmeği küçümsemek değil, onu adil üretip bölüştürmektir mesaj.

Ekmek de, Kuran da, aynı zincirin iki halkasıdır: biri yaşamı sürdürür, diğeri ona anlam verir.

Erkeklerin pratik gücüyle kadınların duygusal sezgisi birleştiğinde ortaya çıkar: ekmeği alın teriyle yoğurmak, Kuran’ın ahlakıyla bölüştürmek.

Gerçek dünyadan kesit: Somalili bir kadının duası

Birleşmiş Milletler raporlarında yer alan bir örnek: Somali’de kuraklık döneminde 5 çocuklu bir anne, yardım kamyonu geldiğinde elini semaya kaldırıp şöyle dua etmişti: “Allah’ım, bize hem su hem sabır ver.”

Su, ekmeğin özü; sabır ise Kuran’ın öğüdü. Kadın neyin üstün olduğunu sormadı. Çünkü biliyordu: biri olmadan diğeri eksik kalır.

Peki forumdaşlar, sizce?

- Aç bir insana önce ekmek mi verilmeli, yoksa sabır mı öğretilmeli?

- Kuran’ın öğütleri, yoksulluğu azaltmada gerçekten işe yarıyor mu, yoksa vicdanı yatıştırmak için mi okunuyor?

- Manevi rehberlik olmadan ekonomik adalet sağlanabilir mi? Ya da tersi?

- Kadınların “paylaşımcı” yaklaşımı mı, erkeklerin “üretimci” bakışı mı bu dengeyi kurmaya daha yatkın?

Forumun aklı ve kalbi burada birleşsin: Kuran mı üstün, ekmek mi? Yoksa ikisi de tek başına “yarım bir hakikat” mi? Gelin, hem verilerle hem vicdanla tartışalım.
 
Üst